Bugüne yetişememiş bebekler... En az bir gün daha annelerinin karnında kalacaklar. Bunu belki isterler, belki de aksine bir an önce çıkmak isterlerdi. Kim bilir... Kendileri bile bilemez. Ama şu bir gerçek ki, gerçek bir dönüm noktasındalar. Düşünsenize, doğacaklar.
Çok garip. Bu yerdeki birçok insan karnında başka bir insan daha taşıyor. Henüz gün yüzüne çıkamamış başka insanlar. Bebekler de güçsüz düşmüş olacak ki doğmaya çalışmaktan, sancılar da durmuş, ağrılar kesilmiş. Herkes huzurlu uykusunda gecenin üç buçuğunda. Yarın yine ve daha güçlü olarak bastıracaklar doğmak için. Başarabilirlerse ayın beşi yazacak kimliklerinde. Yarın, buradaki karınların bazıları inecek. Müthiş şişlik, bir anda inecek. Annesine müthiş acılar çektiren bebek, ödenen bedellerle elde edilmiş olacak.
Belki biraz fazladan kutsuyorum anneliği ister istemez ama çok havalı ya. Ne kadar acı çekeceğini kulaktan dolma da olsa bilerek hamile kalıyorlar. Sonra doğum gününde çekilen büyük bir acı. Artık dayanılmaz dereceyi geçtiği için dayanılır hale gelen bir acı ve dakikalar sonra dünyanın en mutlu insanlarından biri olmak. Ödenen bedel artınca kıymet artıyor olsa gerek. İnsan ister istemez, onun için neler çektiğini düşünüyor, duyuyor ve bağlanıyor herhalde.
Bir de sonrası var. Doğumdan sonrası. Lohusalık yani... Bu dönemdeki bunalımları anlamak ve normal karşılamak gerekir. Şu an müthiş tıbbi bilgimi devreye sokmak istemesem de oldukça hormonal bir dönem hamilelik. Evresine göre hormonal durum değişikliklerine sebep oluyor bolca. Ve son günlerinde de çekilen ve insanın katlanabileceğinden büyük olduğu söylenen acı... Hormonlar ve acı, bebekle nasıl bir ilişki kurulmasına yol açar?
Bunu bilemem ama hormonlar ve acı, ikisi de çok güçlü silahlar. Ucunun nereye döneceği de hiç belli olmaz.
İyi ki bu fedakar anneler var. Yoksa hiç bebeğimiz olmazdı.:)
05.01.2015 04:00
(24'ten 4 kala) (Yok artık)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder