Ben istiyorum ki rahatlayalım biraz. Her hareketimizde "acaba nasıl anlayacak, yanlış anlamasın sakın" derdine düşmeyelim. Ama olmuyor işte. Kendimiz diye bir şey kalmıyor ortada ondan sonra. Ben istiyorum güzel şeyler yaşayalım ama birbirimize güvenmeden, açık arayarak, gururu öne çıkararak nasıl olacak ki? İmkanı yok. İnsanları iyi niyetli ve kötü niyetli diye sınıflandırabiliriz. Ama bunu baştan yapmak zorundayız. Her muhabbette tekrar sınıflandırmaya kalkarsak onunla hiç arkadaş olamamış olduğumuz ortaya çıkar ki bu da hiç arkadaşımız olmadığı anlamına gelir. Ana göre değişen arkadaşlıklarımız var demektir. Yakın arkadaşımızın (!) söylediği şeyi yanlış anlarsak, onun kötü niyetli olduğunu düşünür, bize bunu yapmaya hakkı olmadığını düşünürüz. Belki de 40 yıllık arkadaşımızdır bu bahsettiğim. Hem de karşı taraf bunu hissederse 40 yıllık arkadaşının yanında rahat edemez, rahat davranamaz. Bu da ya onun bizi silmesiyle sonuçlanır, ya kavga çıkartır, ya da kendisi bizi arkadaşı olarak gördüğü için ve bizim de kendisini arkadaşımız olarak görmeye devam etmemizi istediği için bize hiç de kendi istemediği ama zorunlu olduğu bir biçimde davranır. Ve kişiliğini kaybetmeye başlar. Belki de böyle bir şey yok... O ayrı...
Benim hiç omzuna yatma hakkına sahip olduğum bir sevgilim olmadı. Elini tutabildiğim... Gözlerine doya doya bakabildiğim... Sen yaklaştın en çok bunlara. Ama sen de ya gururundan kendini serbest bırakmıyorsun ya da benim hissettiklerimi hissetmiyorsun. Ama ilki daha yakın geliyor. Çünkü bir zamanlar baya yaptın elinden geleni şimdi düşünüyorum da. Ben mahvetmiştim o zaman her şeyi. Ama artık hissetmiyor da olabilirsin. Ben de artık ne hissettiğimden emin değilim hiç. Geçen sayfada bahsettiklerimden baya etkilenmiş biriyim. Artık içimden geldiği gibi davranabildiğimi sanmıyorum. Ayıp olmasın odaklı bir hayatım oldu. Bunu değiştirmeden de senle tam olarak istediğim ilişkiyi kuramam biliyorum ama insan hayatında böyle bir şeyi hiç yaşamamış olunca kendini geri çekiyor. Ama şu günlerde sana yazmamamın sebebi bu değil. Sebebi kendi gururuma yenilmem aslında ne kadar ironiktir ki. Ben sürekli mesaj atıyorum, msn'den yazıyorum, hemen hemen her gün konuşuyoruz benim öncülüğümde. Ama bir kestim yazmayı, 4-5 gün konuşmadık. E o zaman insan demek ki benle konuşmadan da yapabiliyor diye düşünüyor ve soğuyor, bir yandan "al sana o zaman" diye düşünüyor. Ve karar veriyor, "biraz da o beni mutlu etsin" diyor. Çekiliyor kabuğuna. Dün msn'den yazmışsın, muhtemelen bir daha uzun bir süre yazmayacaksın. Çünkü yalvarıyor gibi görünmekten korkacaksın. Kime görüneceksen, kim seni öyle görecekse. Sen bana ters cevap versen bile ben içimden türlü tavır yapıp dayanamayıp ertesi gün yazmamış mıyım?...
13.06.2011
19:19
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder